Türkiye’de son yıllarda Arap kültürüne olan ilgi giderek artıyor. Ünye’de çikolata üreten bir işletmecinin “Dubai çikolatası Ünye’de üretilmeye başlandı” şeklindeki paylaşımı, bu ilginin ne kadar ileri gittiğini gösteren örneklerden sadece biri. Üretici, bu ürünün talep görmesi nedeniyle üretime başlamış olmalı, ki bu durum Türkiye genelinde gözlemlenen Arap etkisini kanıtlıyor.
Bu ilginin altında yatan nedenleri anlamak için öncelikle damak tadı ve yemek kültürü arasındaki farklılıklara bakmak gerekir. Türk mutfağı, Arap mutfağından oldukça farklıdır ve ortak bir geçmişten ziyade, damak zevklerimizde belirgin farklar bulunur. Buna rağmen, “Dubai” gibi cazip bir ismin peşinden gidilerek bir tüketim akımı başlatılıyor.
Arap kültürüne olan bu merak, esnaftan siyasetçiye kadar geniş bir yelpazede etkisini gösteriyor. Esnaflar, Arap turistlerin Ünye gibi yerlere çekilmesi için tanıtım stratejileri geliştirirken, siyasetçiler Arap ülkeleri ile yapılan ziyaretlerin ekonomik kazanımlarını tartışıyor. Emlak sektöründe çalışan yatırım danışmanları, Arap yatırımcıları Türkiye’ye çekmek için yoğun çaba sarf ediyor. Bunun yanı sıra, televizyonlarda Arap dizileri izleniyor, birçok ünlü şarkı ve türküde Arap müziğinin izleri bulunuyor.
Dahası, gündelik hayatta bile bu etkiyi görebiliyoruz. Atlarımız için “Arap atı gibi” tabiri kullanılıyor ve bu, Arap atlarının asaletine yapılan bir övgü olarak kabul ediliyor. Bu gibi örnekler, toplumun Arap kültürüne olan hayranlığını daha da belirgin hale getiriyor.
Ancak, bu hayranlığın temelinde ne olduğu sorusu önem arz ediyor. Tarih boyunca Araplar, kendi çıkarları doğrultusunda akraba savaşları yapmış bir bedevi topluluk olarak anılmışlardır. Çöl coğrafyasına rağmen, petrol varlığı onların dünya sahnesinde önemli bir yere sahip olmalarını sağladı. Arap kültürünün kıymetli görülen unsurlarının temelinde aslında petrol ve ekonomik güç yatıyor.
Türkiye’nin kendi kaynaklarından, özellikle petrolden, ekonomik gelir elde etmeye başlaması durumunda, tarih boyunca süregelen “barbar Türk” imajı yerine daha saygın ifadelerin kullanılacağı da öngörülebilir.